Madrid'de caza yer yok [mu?]

Madrid'de caza yer yok [mu?]

 

Yayınladığımız çeviri makalenin orijinal başlığında soru eki yok, onu biz koyduk, çünkü, makale 2012'de yazılmış, aradan zaman geçti, belki işler düzelmiştir ihtimalini göz önünde bulundurmak lazım. İspanyolların ünlü gazetesi El Pais'den Jerónimo Andreu 12 yıl önce aşağıda okuyacağınız yazıyı kaleme almıştı. Bizler buradan bakınca Avrupa'da işlerin genellikle yolunda gittiğini düşünürüz ama Andreu bize şehre dair başka bir hikâye anlatıyor. Tamam, makale eski, pandemiye nerdeyse on sene var, 2008 krizinin üzerinden dört yıl geçmiş ama belli ki İspanyolları epey sarsmış çünkü yazar sorunların çoğunu etkileri hâlâ süren krize bağlıyor. Acaba şimdi Madrid'de durum nasıl? Yazıda bir yerde doğru bir söz var; İspanyolların caz geleneği olmadığını söylüyor. El Pais dünyaca ünlü bir gazete, web arşivine girip 'jazz' kelimesini aratınca çıkan en yeni makale 2016 yılından kalma. Tuhaf değil mi?

 

Cazkolik.com

 


 

 

Avrupa'nın gözde şehrinde klüp sayısının azlığı az sayıda müzisyenin geçimini sağlayabildiği anlamına geliyor

 

 

İspanya'nın başkenti Madrid caz müzisyenleri için hiçbir zaman kolay bir şehir olmamıştır. Evet, şehir gece hayatıyla ünlü ancak açık konuşmak gerekirse, çoğu Madrilli paralarını canlı bir grubu dinlemek yerine içki, uyuşturucu ve kendi aralarında sohbete harcamayı tercih ediyor.

 

Caza olan ilginin azlığı, bu müzik türüne adanmış bir avuç iyi mekândan da anlaşılabilir; bu da Madrid'de müzisyenler için çok az şey olduğu anlamına geliyor. Aslına bakılırsa, şehirde gruplara uygun ücret ödeyen tek bir mekân var: Müşterilerinin önemli bir yüzdesini turistlerin oluşturduğu Café Central. Geri kalanlar ya müzisyenlere ücretsiz olarak çalabilecekleri alan açıyor ya da, en iyi ihtimalle kapı parasından pay veriyor.

 

Şehre 14 yıl önce gelen Kübalı piyanist Pepe Rivero, sahneyi yeniden canlandıran Latin Amerikalılar kuşağının üyesi olarak kötüleşen krizin işleri kolaylaştırmadığını söylüyor: “Burada geçiminizi sağlamak için çalışmanız gerekiyor.” Rivero, geçen yıl başkentin kamu tarafından işletilen Teatros del Canal'da başlattığı ikinci yıllık Clazz Jazz Festivali'nin düzenli bir etkinlik haline gelmesini umuyor. Başkentin gelişmekte olan yetenekleri için vitrin olan festival, yurtdışından müzisyenleri ve hayranları da şehre çekiyor: “New York'taki insanlar Madrid'de neler olduğunu soruyor; oysa bu şehrin bir şöhreti var”.

 

Konu hayatlarını kazanmak olduğunda başkentli caz elitinin kendi şehrinde çalmaktan çok öğretmenlik yaparak geçindiğini söylemek doğru olur. Rivero da diğerleri gibi bohem Malasaña mahallesindeki Escuela de Música Creativa'da (sadece caz okulu değil) ders veriyor. Okulun eğitim direktörü Tom Hornsby, Madrid'in ne yapacağını bilemeyen çok sayıda yeteneğe ev sahipliği yaptığını söylüyor ve pek çok iyi müzisyenin de geçim sıkıntısı çektiğini kabul ediyor.

 

“Gördüğümüz şu ki, aktif müzisyen olan öğretmenler geçimlerini sağlayabilmek için daha fazla ders vermemizi istiyor” diyor. İngiltere doğumlu saksafoncu İspanya'nın neredeyse hiç caz geleneği olmadığına ve bunun sonucu olarak da müzisyenler için çok az çıkış noktası olduğuna dikkat çekiyor. Kendine has bir tarza ya da sese en çok yaklaşan Jorge Pardo, Carles Benavent ve Chano Domínguez gibi müzisyenlerin flamenkoyu forma sokma çabaları oldu. Radyo ve televizyon ise caza yer vermiyor.

 

Yirmi yıldır profesyonel olarak çalışan gitarist Joaquín Chacón aynı zamanda Escuela Creativa'da ders veriyor. Krizin müzisyenleri çok etkilediğini söylüyor. “Birkaç yıl öncesine kadar ciddi müzisyenler sadece kapı parasından pay almak için konser vermeyi düşünmezdi; şimdi başka seçeneğimiz yok. Ancak sahneyi canlı tutanlar genç müzisyenler ve biz emektarlar giderek daha az canlı çalabiliyoruz.”

 

Chacón bir dereceye kadar kendisinin ve meslektaşlarının kendilerini suçladıklarını söylüyor. “Bireyci bir toplumuz. Kolektif çözümler aramak yerine bir şeylerden yakınma eğilimimiz var. Aynı zamanda cazı teşvik edecek bir politika da yok, bu yüzden bu durumdayız.” (Cazkolik: Cümleyi bold yapan biziz)

 

Başta Soul Station ve Costello Club olmak üzere son yıllarda açılan birkaç kulüp caz müzisyenlerine her hafta caz çalabilecekleri bir alan sunuyor ancak para ödemiyorlar ve buluşmalar küçük de olsa sadık bir kalabalığın ilgisini çekiyor.

 

Basçı Miguel Ángel Chastang da aynı şekilde kasvetli bir bakış açısına sahip. Arkasında 40 yılı aşkın çalma geçmişi olan, diğerlerinin yanı sıra Ron Carter ile çalmış ve Birleşik Devletler'deki en iyi müzisyenlerle çalışmış olan Chastang da sadece müziğiyle geçinmenin imkansız olduğunu düşünüyor: “Sadece ekonomik olarak değil, her şey dibe vurmuş durumda.

 

Café Central'da oturan Chastang, cazın artık gençlere hitap etmediğini kabul ediyor ve belki de formun cazibesini kaybettiğini ekliyor. “Bugünlerde daha iyi müzisyenler var, bu doğru ve caz orada tutunuyor, ancak daha fazla mekâna ihtiyacımız var: sanırım bu bir kısır döngü: insanlar daha az dışarı çıkıyor ve kulüplerin geçimini sağlaması zorlaşıyor”.

 

Otuz yıl önce açılan Central'a baktığında, mekânın iki yıl içinde yeni bir kira zammı pazarlığı yapmak zorunda kalacağı için kapanmakla karşı karşıya olduğunu söylüyor. “Bunu düşünmek bile dehşet verici” diyor. “Yeni yerler açılacak ama sanırım biz eskiler dışarda kalacağız.”

 

Geçtiğimiz Salı günü, gelecek vadeden piyanist Albert Sanz, efsanevi basçı Javier Colina ve Miles Davis'in gözdesi ABD'li davulcu Al Foster'dan oluşan etkileyici bir üçlüye rağmen, Central'ın sahiplerinden Gerardo Pérez kulübünün kapanma ihtimali hakkında konuşmak istemiyor. Bakışları sahneye sabitlenmiş mekânın yarısı boş diye iç geçiriyor.

 

Central'ın müzisyenler arasındaki popülaritesinin bir nedeni de Pérez'in bir grubu genellikle bir haftalığına rezerve etme politikası ve böylece oyunculara belirli bir projeyi geliştirmeleri için zaman ve alan tanıması.

 

Colina konserden sonra “Burası bir mucize” diyor. “Kabul edelim, Madrid sıkıcı” diyor ve başkent sokaklarında müziğin eksikliğine dikkat çekiyor.

 

“Caz ancak istikrarlı bir çalgıcı grubu ve çalabilecekleri bir yer varsa hayatta kalır. Eğer çalmaz ve prova yapmazsanız ilerleyemezsiniz” diyor Pérez. “Ve bu da gösteriyor ki, eğer insanlar gelir ve çalan kişiyi beğenmezlerse bir daha gelmiyorlar” diyor az sayıdaki müşterinin de duygularını incitmemek için.

 

 

Fotoğraftaki sanatçı Kübalı trompetçi Jorge Vistel Soul Station'da bir jam session'da. (Fotoğraf: Carlos Rosillo / El Pais)

 

 

Madrid'in caz küpleri

 

 

Soul Station: Pazartesi geceleri düzenlenen jam session'lar yeni yeteneklerin ilgisini çekiyor. Cuesta de Santo Domingo, 22.
Café Berlin: Farklı tarzlarla flört etti, ancak caza bağlılık göstermiş gibi görünüyor. Jacometrezo, 4.
BarCo: Escuela Creativa'dan oyuncuların takıldığı bir klüp. Standartlar yüksek. Barco, 34.
Café Populart: Şehrin en eski canlı klüplerinden biri, cazın yanı sıra blues ve latin de çalınıyor. Huertas, 22.
Clamores: Uzun süredir olan canlı bir klüp, ancak caza az yer veriyor. Albuquerque 14.
Bogui Jazz: Muhtemelen şehirdeki en iyi caz kulübü, yeni neslin ilgisini çekiyor. Barquillo, 29.
Café Central: En büyük isimlerle en iyi tanınan klüp. Plaza del Ángel, 10.

 

(Cazkolik notu: Listenin on iki yıl önce yazıldığını unutmayın. Bu klüplerin hepsi şu an açık mı, sayıları arttı mı, azaldı mı bilmiyoruz, belirtmiş olalım.)

 

Yazar: Jerónimo Andreu

 

Makalenin orijinali 14 Mayıs 2012 tarihinde El Pais gazetesinde yayınlanmıştır.

 

Cazkolik.com / 27 Kasım 2024, Çarşamba

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Cazkolik.com

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.